Anastasia Kaceli: "Bizans'tan Günümüze Bir Kültür Elçisi"
Tiyatrodan arkeolojiye, siyasetten spora uzanan renkli yaşamıyla Anastasia Kaceli ile özel röportaj.

OnurAkayMedya/Gazete CEP - Özel Röportaj
Röportaj: Zühre GÜLŞEN
İstanbul'un dokusunda dokuz nesildir var olan bir ailenin kızı Anastasia Kaceli ile kimlik, sanat ve yaşama dair samimi bir söyleşi... Tiyatrodan siyasete uzanan renkli yaşamı ve derin bakış açısıyla tanınan bu çok yönlü sanatçı, OnurAkayMedya Yazı İşleri Müdürü usta gazeteci Zühre Gülşen’e "Hristiyan Türk" kimliğini ve Atatürk sevgisini anlattı.
İşte o özel söyleşi:
Anastasia gerçek adınız mı?
Anastasia Kaceli: Evet, Anastasia gerçek adım. İstanbul Rumuyum, yani Bizans kökenliyim. Yunan değiliz, Hristiyan Türküz. Şu anda yaşadığımız yerde dokuz nesildir bulunuyoruz. Ben dokuzuncu nesilim, inşallah nice nesiller devam eder.
Peki nerelisiniz?
Bana "Yunan mısınız?" diye soranlara şöyle cevap veriyorum: Roma İmparatorluğu döneminde Romalı, MS 386'dan sonra Doğu Romalı ya da Bizanslı, 1453'ten sonra Osmanlı ümmeti ve 1923'ten sonra da şanlı Türkiye Cumhuriyeti'nin Hristiyan Türk vatandaşıyım.
Biraz kendinizden bahseder misiniz?
Hiperaktif bir yapım var, durduğum yerde duramam. Kabala, bioenerji, sanat tarihi, Osmanlı tarihi, arkeoloji, ölü diller, spor ve tabii ki Galatasaray benim hayatımın parçaları. Okumadan, araştırmadan duramam. Boş kaldığımda kendimi eksik hissediyorum.
Gelecek planlarınız neler?
Kesinlikle Meclis'i düşünüyorum, yani siyasete atılmayı istiyorum. Birçok Cumhuriyet kadınının yapması gereken bir şey bu. Kadınlarımız TBMM'de ve siyasette daha aktif olmalı. 1930'larda mecliste 18 kadın milletvekili varken şimdi kaç tane var?
Sizce aşk nedir?
Aşk dünyanın en güzel şeyi ama elektrik düğmesi gibi yanar ve bir anda söner. Sevgi ise kalıcıdır. İnsan her gün aşık olabilir ama her gün sevemez.
İlk sahne deneyiminizi nerede yaşadınız?
"Nalınlar" adlı tiyatro oyununu sahneye koyduğumuz ilkokul tiyatro grubumuzda. O minik sahne benim için her şeyin başlangıcıydı.
Bu alanda eğitiminiz var mı?
İki üniversite okudum. Birincisi tiyatro ve dans üzerine konservatuvar, ikincisi ise arkeoloji (Mısır Arkeolojisi). Dokuz dil konuşuyorum ve hala eğitimime devam ediyorum. Hayat zaten bir eğitim sahnesi değil mi?
Günlük hayatınızda vaktinizi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Vallahi günlük haberlerde turkhaberler.net'de köşe yazarlığı yapıyorum. Yakında yayınlanacak iki tarihi anı roman üzerinde çalışıyorum. Şiir yazıyorum, kitap okuyorum. Galatasaray'ımın maçlarına gidiyorum. Sahneye çıkıyorum, konserlerimiz oluyor. Yani anlayacağınız durduğum yerde durduğum pek söylenemez.
Sıkıldığınızda ilk gideceğiniz yer neresi?
Çocukluğumdan beri sıkıldığımda, üzüldüğümde ya da ağladığımda hemen Asiyan Feneri'ne koşarım, orada otururum. Eğer vakit erkense o zaman da Büyükada'ya giderim. Beni dinlendiriyor, huzur buluyorum orada.
Mutluluk sizce nedir?
Mutluluk, peşinden koştuğunuz her neyse ona sahip olduğunuzda aldığınız hazdır. Hiçbir mutluluk kalıcı değildir çünkü insanoğlu doyumsuzdur. Aldıkça alası vardır, asla doymaz. Mutluluğa ise hiçbir zaman doyamaz.
Yaşamınızda bugüne kadar sizi en çok etkileyen kimlik nedir?
Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı. Mükemmel bir lider, muhteşem bir deha, harika bir kişilik. Başka etkilenecek kim var ki hayatta?
Bugüne kadar en çok üzüldüğünüz olay nedir?
Anneannemin annesinin ve Anneanne Marika'mın ölümleri... Çünkü onlar beni büyüttüler, onlar beni ben yaptı. Kendinize bu kadar yakın hissettiklerinizi kaybettiğinizde koskocaman bir boşlukta yaşadığınızı, hayatın bir hiç olduğunu, boş şeyler için insanların ne kadar kötülükler yapıp ne kadar hırsa büründüklerini ve her şeyin ne kadar boş olduğunu görüyorsunuz.
Bir şarkının kalıcı olması için ne yapılması gerekir sizce?
Bu saatten sonra kalıcı şarkı olmaz çünkü her şeyi çok çabuk tüketen bir topluma dönüştük. Kalıcı bir şey aramıyoruz. Kalıcı şeylerden sıkılıyoruz. Her şey ticari, anlık ve para getirisi olan şarkılarda bitiyor. Kalıcılık artık rafa kalktı, ne yazık ki.
Sanırım dizi oyunculuğu da yapıyorsunuz. Sahne mi, dizi oyunculuğu mu?
Her ikisi de. İkisinin de yeri ayrı. Sahneden ulaşamadığınız kitlelere, bulunduğunuz karakterle renkli camdan ulaşabiliyorsunuz. İkisini de çok seviyorum.
Tekrar dünyaya gelseydiniz kimin yerinde olmak isterdiniz?
Aslında bir değil, birkaç tarihi karakter olmak isterdim. Kleopatra olmak isterdim - amacının doğrultusunda her şeyi yapmış ve onuruyla ölmüş müthiş zeki bir kadın. Büyük Katerina olmak isterdim - başka bir ülkenin prensesi olarak geldiği Rusya'yı modernleştiren, yükselten, reformist, akıllı ve efsane olmayı başaran, tarihe adını altın harflerle yazdıran İmparatoriçe. Kraliçe I. Elizabeth olmak isterdim - 45 yıl kaldığı tahtta İngiltere'yi o dönemin en zengin ülkesi konumuna getirmiş, ketum ama çok zeki, ne istediğini bilen, İngiltere'nin en güçlü krallarının bile yapamadığını yapabilmiş cüretkar ama bilgili bir kraliçe olup herkesi şaşırtmış bir kadın. Bir de Atatürk'ümün yanında herhangi bir asker, bir yaver, bir memur, her kim olursa olsun ona yakın olan bir şahsiyet olmak isterdim. Bir kez olsun onun o güzel mavi gözlerine bakabilmek ve "Senden daha büyük bir lider yok" deyip ona dokunabilmek isterdim. Evet, bunları isterdim.
Çok teşekkür ederim Anastasia Hanım.
Benden de sizin oralara ve bu yazıyı okuyacak herkese gönül dolusu sevgiler. İyi ki varsınız...
- Tiyatro
- Galatasaray
- Anastasia Kaceli
- Bizans kökenli Türk
- çok dillilik
- İstanbul Rumları
- kadın siyasetçiler
- arkeoloji
- kültür elçiliği