Nurdan Torun'un Zeki Müren'le olan özel anısı!

27 Mart 2012 yılında Dünya Tiyatrolar Günü bana ilham vermişti.

"Dünya Şiir Günü", "Dünya Tiyatro Günü" gibi birçok gün var ve kutlanıyor. Neden "Türk Sanat Müziği Günü" yok? diye düşündüm.

TRT Müzik ekranlarında öneride bulundum.

“Zeki Müren'in doğum günü olan 6 Aralık tarihi, "Türk Sanat Müziği Günü" olsun. Ne dersiniz?” dedim.

“Devlet korolarının, TRT sanatçılarımızın, mûsıkî cemiyetlerinin ve sanatçıların konserleriyle, en güzel şarkılarla ve fasıllarla kutlansın. Televizyonlar programlarına Türk sanat müziği sanatçılarını konuk alsınlar ve kendi öz müziğimiz genç kuşaklara tanıtılsın.” İstedim.

TRT, tüm müzik kanalları ile çok büyük bir destek verdi bu özel güne.

Üniversitelerde paneller düzenleniyor.

Korolarımız, sanatçılarımız konserle kutluyor.

Az önce de TRT Türkiye'nin Sesi Radyosu'nda bu özel günü konuştuk ve kutladık. 2012 yılında TRT Müzik canlı yayınından yaptığım öneri ile kabul edilen ve bu sene 12. kez kutlanan 6 Aralık Türk Sanat Müziği Günü'nü, 12 yıl sonra yine TRT mikrofonlarından kutlamak beni çok duygulandırdı.

Bu özel günde TRT mikrofonlarından, konservatuvarda hocam olan Prof. Dr. Alâeddin Yavaşça hocamızın derslerde her zaman öğrencilerine söylediği, “Kültürünüzü terk ettiğiniz andan itibaren vasfınızı kaybedersiniz” sözlerini hatırlatmak istedim. Yeni nesil için bu sözlerin çok büyük bir önemi olduğunu düşünüyorum. Çünkü kültürümüze, sanatımıza, kendi öz müziğimiz olan Türk sanat müziğine onlar sahip çıkacaklar.

TÜRKİYE’DE İLK KEZ ZEKİ MÜREN BÜYÜK ÖDÜLÜ VERİLECEK!

OnurAkayMedya, bugün Türkiye’de ilk kez bir usta sanatçımıza “Zeki Müren Büyük Ödülü” takdim edecek. Ayrıca, bu özel günde bir sanatçımıza “6 Aralık Türk Sanat Müziği Günü Özel Ödülü” ve üç değerli sanatçımıza da Yaşam Boyu Onur Ödülü takdim edecek olan OnurAkayMedya, ana sponsoru Zeki Sincar Production ile birlikte, 6 Aralık Türk Sanat Müziği Günü Özel Ödülü’ne layık görülen sanatçımızın yorumladığı, dillere düşürdüğü ve klibi olmayan bir Türk sanat müziği eserine de, Türk sanat müziğine hizmet amaçlı ücretsiz olarak bir klip çekecek.

Ödül alan sanatçılar bugün, Türkiye’de 6 Aralık Türk Sanat Müziği Günü’nü ilk duyuran gazete olan Aydınlık Gazetesi’nin özel haberi ile duyuruldu. Ayrıca ödül alan değerli sanatçılarımızı bugün saat 14:00’te Radyo Alaturka canlı yayınında, ünlü sunucu Meltem Mendi’nin programında açıklayacağım.

Türk sanat müziğinin son assolisti, güçlü sesi ve güzelliğiyle de herkesi büyüleyen usta sanatçımız Nurdan Torun da herkesin Türk Sanat Müziği Günü’nü kutladı.

Nurdan Hanım, aynı zamanda Sanat Güneşi Zeki Müren’in de doğum günü olan bu özel günde, Müren’le olan bir anısını ilk kez bana anlattı.

İşte ünlü ses sanatçısı Nurdan Torun'un, Sanat Güneşi Zeki Müren'le o anısı:

Nurdan Torun: İlk 1979 yıllarında kesişmişti yollarımız çok sevdiğim sanatçı Zeki Müren’le…

Farklılıklarına rağmen, Türk halkının onu müthiş bir saygı ve sevgi ile sanat güneşi olarak bağrına bastığına bakınca, bu sevgi selinin bir şans değil hak ediş olduğuna inananlardanım…

Büyük Maksim Gazinosu’na çıkış tarihim ne yazık ki gazinoların bitişine rastlamasına rağmen, yüce halkımızın takdirini kazanmış olmaktan bende nasibini alanlardan olabildim şükür. Benim büyük Zeki Müren’le tanışmam tamamen şans…

Bodrum’da bir gece kulübünde bir şarkıcı bana mikrofon uzatıp şarkı okuduğumda alkış yağmuruna tutulmuştum. Söylediğim şarkının söz yazarı İlkan San’ın tesadüfen orada olması ve yanımıza gelerek beni tebrik etmesi ve beni Zeki Müren’e dinletmek istemesi mucize gibiydi…

Bardakçı’da dostlarımızın evine davet ederek buluştuk.

Zeki Müren’i görünce tir tir titrediğimi unutamam.

Bana İlkan San’ın beni çok beğendiğini, onun şarkısını çok güzel okuduğumu, o şarkıyı dinlemek istediğini söylediğin de aklımı kaybedecek gibi oldum.

Önce çekinerek başladığım, sonra da coşarak söylediğim söz İlkan San, beste Selahattin Altınbaş’a ait “Söyleme bilmesinler bu aşkın bittiğini“ şarkısını dinlerken, başını havaya kaldırıp gözlerini kapayarak dinleyişini çok özlerim…

Bana şöyle dedi: Mest oldum, Hüzzam makamının hakkını verdin. Peki, hangi Hüzzam şarkıyla beni bu hüzün tünelinden çıkarırsın hadi bakalım“ dedi.

Tatlı bir gülüşle beni test etti… Ben hiç düşünmeden “arabaya taş koydum civanım“ diyerek onu o hüzün tünelinden çıkardım. O kendine çok yakışan meşhur kahkahasıyla “helal!” diyerek eşlik etti bana. Sonrada, “akşam böyle hep beraberce tekneyle mehtaba çıkalım, şarkılar söyleyelim“ dedi ve öyle de oldu… İnanılmazdı... İlerleyen saatlerde ise sohbet anında benim evli ve bir çocuklu olduğumu öğrenince o şahane kahkahasıyla, “Ah! Ne yazık ki bir kadın evliyse, hele senin gibi güzelse şansı yoktur bu sektör de asla ilerleyemez… Hem güzel olup hem iyi şarkı söylemek bazılarını rahatsız edecektir. Bunlar umumiyetle seni rakip görecek, ortalığı karıştırmak için ellerinden geleni yapacaklardır. Senin bunlara hazır olman ve çelik gibi sinirlere sahip olman lazım. Bak kızım, her başarılı kadının arkasında kıskançlıktan geberen en az onlarca kadın vardır. Kadın kadını çekemez, ezer, zavallısını sever, ezilenini sever, çirkinini sever, çok güçlü çıkman lazım.”

Orada şunu sordum: Güç derken?

Cevap olarak: “Albüm yaparak seninle bütünleşen bir şarkı tuttur ki her yerde şarkın çalsın. Güç budur, bir de çelik gibi sinirlerin olunca kimse tutamaz seni.” nasihatleriyle eşime ve bana sarıldı, bütün gece şarkılarla sohbet ettik…

Ben müzik aşkıyla yoluma devam ettim. Ankara Radyosu sınavlarını kazanınca TRT Radyo ve Televizyonlarında başarılı programlar yaptım ve izleyicinin takdiriyle 1987 yılında Fahrettin Aslan’dan Büyük Maksime assolist olarak ilk teklifi aldım. Zeki Müren’in “albüm yapmalısın” konusunda çuvalladım. Çünkü oyunu kuralına göre oynama konusunda istekli değildim. Evliydim ve dünya tatlısı bir oğlum (Cenk) her şeyden önemlisi anneydim. Bir de albüm karşılığın da benden beklenileni bilecek kadar zekiydim ve bu yolda kuzu postuna bürünmüş kurtlarla savaştım. Albüm yapamadan gazinoya çıkmıştım. Zeki Müren üstadımızın bütün söylediklerini birebir yaşadım…

En yapmaz dediğin yapar, hiç ummadığın anda vurur sırtından… Bu sektörde her şeye kıskançlık hükmeder, başarı takdir edilmez.

Ben her zaman sırtımı kendime yasladım…

Evli ve albümsüz olmak dezavantajdı ve buna rağmen Maksim çalışmalarım non-stop, full dolu devam etti. Taksim Maksim Gazinosu kapanmıştı… Caddebostan Maksim’de sahneye çıkmaya devam ettim… (Şimdilerde orası Migros oldu)

Türk sanat müziğini iyi icra eden son assolist olma unvanı bana kısmet olmuştu. Artık gazinolar bitme noktasına geldiği için, Fahrettin Aslan bu bitişi benimle tamamlayarak son noktayı koydu.

Sonra şöhret olmak adına bir kaç oryantali ve bir kaç kişiyi de hatır için çıkardı ama olmadı, yürümedi ve gazino dünyası ilelebet kapandı…

Şimdilerde gazino junior''lar da çıkan şarkıcılar benimde ucu ucuna yetiştiğim büyük gazinolarda istenirler miydi?

Cevabı size bırakıyorum…

Bir Zeki Müren nice şarkıya hayat verdi.

Ömrü boyunca gönüllerde taht kuran bir divaydı… Bir efsane, bir abide… Müthiş bir ekol, müthiş bir gırtlak… Ve tanıdığım en alçakgönüllü insanlardan biriydi…

O gitti Türk sanat müziği ve sahneler bitti… Müzik bitti!

Nur içinde yatsın, mekânı cennet olsun…

Çok sevdiğim bir müzik dostu arkadaşım Haberes Dergisi’nin yazarı Cem Aksu ile sevgili Onur Akay’ın röportajını okuduğumda, Onur Bey’in Türk müziğine olan sevdasını öğrendim. Müziğin bir “ilim“ olduğunu vurgulaması ilgimi çekti. Böylelikle Türk müziği adına nice faaliyetleri oluğunu da öğrenmiş oldum. Kendisini tebrik eder, müzikle zenginleşmiş nice yıllar dilerim…

Onur Bey’in, “Musiki bir ilim“ deyişinden yola çıkıp, Dede Efendi’nin şahane sözüyle bir nokta atışı yapalım. “Mûsıkî, ahlâk-ı beşeri tasfiye eden bir ilm-i şeriftir” / Dede efendi…

Çok sevgiler yolun açık olsun…