Balıksız Japonya düşünülemez! İşte Okinawa diyeti...

Çaysız, ekmeksiz Türkiye düşünülemeyeceği gibi balıksız da Japonya düşünülemez. Japon mutfağı deyince insanların ilk aklına gelen "Sushi"dir. Ancak Tempura, Okonomiyaki ve Udon gibi deniz ürünleri de tüketiliyor. Geleneksel Japon Mutfağının ana gıdası pilavdır. Pilav, her öğünün bir parçasıdır, hatta kahvaltının bile. Soya sütünden elde edilen tofu, yağ oranı düşük, protein deposu olan ve yüksek besin değerine sahip soya peyniridir. Tofu peyniri, salatadan çorbaya kadar her yemeğin içerisine katılabilir. Sert, yumuşak ve ipeksi dokulara sahip 3 farklı tofu çeşidi vardır.

Meşhur Japon Yemekleri:

Akaşi-yaki: Ahtapot parçaları içeren yumurta topları.

Çanko-nabe: Sumo güreşçilerinin yedikleri proteinden zengin türlü.

Donburi: Sebze, et veya başka içerikli pilav yemeği.

Gyōza: Et ile doldurulmuş Çin usulü hamur işi.

Maki: Pilav üstü deniz yosunu sarması.

Okonomiyaki: Lahanalı hamur işi.

Şabu Şabu: Çok ince kesilmiş et dilimleri masanın üzerinde duran ve kaynayan bir suyun içine bir iki saniye tutulur ve yenir.

Suşi: Ekşi pilavlı çiğ balık ve sebze.

Takoyaki: Ahtapotlu hamur işi.

Tempura: Tempura hamuruna batırılmış bol yağda kızartılmış sebze ve deniz ürünü.

Teriyaki: Japon mutfağında bir yemek pişirme tekniğidir. Teriyaki ismi Japonca "teri" (parlatmak) ve "yaki" (ızgarada pişirmek) kelimelerinin birleşmesiyle oluşmuştur.

Yakitori: Tavuk ızgara.

Rāmen: Erişte çorbası.

Udon ve Somen: Makarna.

Yakisoba: Kızartılmış makarna.

At Eti ve Japon Mutfağı

At eti, Japonların mutfağında bir başlangıç yemeğidir ve çiğ olarak yenen bu et oldukça popülerdir. Bu yemeğe "Basashi" denir.

Eğer bir Japon yemeği yiyorsanız, büyük ihtimalle "hashi" (çubuk) ile yemeniz gerekir.

Lokantalarda "Lütfen restoranda yemek süresince cep telefonunuzu kapatın" diye uyarılar var.

Kürdanlar bizdeki gibi masada değil, lavaboda bulunur.

Japonya’da hiç kimse sokakta veya trende bir şey yemiyor. Yiyorsa da çantasının içine gizleyip, eliyle bir parça alıp ağzına atıyor.

Bazı restoranlarda yeni gelen bir müşteriye "Hoş geldiniz" diyen garsonu duyan diğer garsonlar hep bir ağızdan "Hoş geldiniz" diye bağırır. Aynı şey "güle güle" için de tekrarlanır.

OKİNAWA DİYETİ

Okinawalılar yüksek oranda karbonhidrat tüketiyor ama bu karbonhidrat bizim ilk anda aklımıza gelen makarna, pilav ve ekmekten oluşmuyor. Tam aksine, Okinawalılar çok yüksek miktarda sebze ve soya tüketiyor. Diyetlerinin kalanını ise nadiren tükettikleri balık, domuz gibi hayvansal protein kaynakları dolduruyor. Okinawalılar, neredeyse bitki bazlı denebilecek kadar sebze ağırlıklı, yüksek lif ve mikro-besin oranına sahip bir beslenme izliyor. Beslenmeleri yüksek oranda aşağıdaki besinleri içeriyor:

Tatlı patates

Deniz yosunu

Turp

Kavun

Lahana

Havuç

Bal kabağı

Papaya

Kabak

Soya

Goya salatalığı

Beslenmelerinde nadiren aşağıdaki besinlere yer veriyorlar:

Noodle

Pirinç

Tofu (soya peyniri)

Edamame (yeşil fasulye)

Deniz ürünü (ahtapot, kalamar)

Balık

Domuz eti

Baharatlar, özellikle zerdeçal

Yeşil çay

Okinawa diyetinde neredeyse hiç süt ve süt ürününe, işlenmiş ve paketlenmiş ürünlere, baklagillere, yukarıda yazanlardan başka meyve, kuru yemiş ve tohuma rastlanmıyor.

Okinawa’da 100 yaşına ve üzerine kadar sorunsuzca yaşayan insanlar araştırıldığında, ileri yaş ile ilişkilendirilen hastalıklara sahip olmadıkları görülüyor. Bu insanlarda kardiyovasküler rahatsızlıklar; kalp sorunları, tansiyon, kolesterol görülmediği gibi, diyabet, kanser ve demans gibi yaygın yaş hastalıklarının oranı da çok düşük bulunuyor. Yapılan araştırmalar iki sebebi öne çıkarıyor: genetik ve yaşam tarzı.

Öncelikle, Okinawalıların, onları demans ve kalp rahatsızlıklarına karşı koruyan bir genetik mutasyona sahip olduğu ortaya çıkıyor. Okinawa diyetinin en belirgin faydası, yüksek antioksidan özelliği sayesinde bedende antienflamatuar (iltihabı önleyici) bir etki yaratması oluyor. Günümüzde Alzheimer’dan diyabete birçok hastalık, yüksek bedensel enflamasyon ile ilişkilendiriliyor.

JAPONYA VE OKİNAWA’NIN ANIMSATTIKLARI

Eylül-Ekim ayları, Okinawa'yı ziyaret etmek için yılın en iyi zamanıdır.

Japonlar, "Kiraz çiçeği", "7 Deniz" gibi çocuklarına doğayı anımsatan isimler veriyor.

Naha şehrinde yayalar, kuş sesiyle yolun karşısına geçiyor.

Okinawa yerlileri, uzun ömürlü yaşamanın sırrını "Tibet şifa flütü" dinlemeye bağlıyor. Çünkü flüt sesi; stresi yok edip, zihni sakinleştiriyormuş. Kendinizi keşfetmek ve içsel rahatlamak istiyorsanız bu müziği dinlemeniz tavsiye ediliyor.

Japonlar genelde selamlaşmak için "Ojigi" (eğilerek yapılan Japon selamı) yaparlar. Tokalaşma, sarılma, öpüşme yoktur. El teması yoktur. Bir çocuğun bile başını severseniz size çok kızar, bu onu aşağılamak demektir.

Japonya’nın bazı şehirlerindeki havaalanlarında, her dinin mensubunun ibadet edeceği "Prayer Room" (İbadet Odası) bulunuyor.

Japonlar evlerine asla ayakkabı ile girmezler. Bu onlar için çok ayıp bir şeydir.

Trafik soldan akıyor ancak şoförler İngiltere’de olduğu gibi aracın sağında oturuyor. Taksilerin arka kapıları otomatik olarak açılıp kapanıyor.

Eczane yazan ama sabaha kadar açık olan dükkanlarda ilaçtan çok kozmetik ürünü var.

Japonya’da sokaklarda çöp kovası yok! Yerler çok temiz. Yerlerde sigara izmariti, kâğıt vs. boşuna ararsınız. Bulamazsınız. Elimde buruşuk alışveriş fişleri saatlerce dolaştım ama çöp kutusu bulamadım.

Fabrikada herkesin forması aynı. Patron geldiğinde farklı giysi içinde olunca, ona bakıp iş kaybı yaşanmasını önlemek için(!)

Güleceksiniz ama en çok göz makyajı satılıyor: Küçük gözlerini büyük gösteren lens ve makyaj malzemeleri.

Ramen; Japon mutfağına özgü, çorba içinde servis edilen erişte yemeğidir.

Hastane ziyaretleri esnasında küçük bir hediye götürmek normaldir. Kesilmiş çiçek götürmenin de bir mahsuru yoktur; fakat saksı içinde çiçek götürmek güzel karşılanmaz.

Taksilerin çoğunun koltukları beyaz dantelle kaplı.

Toplu taşıma araçlarında telefonla konuşmak yasak.

Çoğu ödeme nakit parayla yapılıyor. Görgü kuralı olarak para veya kredi kartı elden alınıp verilmiyor, onun yerine her kasanın yanında duran küçük tepsilere konuluyor. Alışveriş sonrası parayı iki elle verirler.

Japonya’da otellerin çoğunda her gün poşet çay, diş fırçası-macunu ve ütülü kimono tarzında pijama veriliyor. Ayrıca, gereksinimi olanlar lobideki tezgâhtan traş bıçağı, traş kremi, after shave kremi, sünger ve tarak alabiliyor.

Japonya’da bazı erkekler kafalarını traş ederler. Bu onların karşısındakinden özür dileme biçimidir.

Japonya, dünyada cinayet oranının en düşük olduğu ülkelerden biri. Ama maalesef intihar oranları o kadar düşük değil.

Japonya’da Origami (kağıt katlama) ve İkebana (çiçek yerleştirme) sanatı dünyada birinci geliyor.

Türk vatandaşları vizesiz girip üç aya kadar kalabiliyor.

Kış aylarında evlerinde sadece oturdukları odayı ısıtırlar. Evleri genel olarak küçük olsa bile, oturmadıkları bir odayı ısıtmayı israf olarak görürler.

Japonya’nın en meşhur kedi adası Aoshima, kedilerin insandan fazla olduğu bir yer olarak meşhur.

1990'lı yıllara gelinceye kadar Japonya'da genelevlere "Toruko-buro" yani "Türk hamamı" denirdi. Çünkü, buralarda kendilerine "sopu-jyo" yani "sabun kızı" denilen hayat kadınları, müşterilerini önce bir güzel yıkar, sonra onlarla ilişkiye girermiş. Türkleri rencide eden bu isimlendirme, Tokyo Büyükelçiliği'mizin gayretleriyle değiştirildi. Genelevlere "soapland" yani "sabun diyarı" denmeye başlandı.

Okinawalılar, merhaba anlamında "Haisai" ve "Haitai" kelimelerini kullanırlar.

Naha'da Okinawa İslam Merkezi isimli bir camii var.

Okinawa'da musluk suyu içebilirsiniz, ancak bizde olduğu gibi biraz klor kokusunu hissedebilirsiniz.

Itoman şehrinde, II. Dünya Savaşı sırasında yüz binlerce kişinin hayatını kaybettiği Okinawa Barış Anıtı Parkı bulunuyor.

Okinawa'nın "Blue Seal" dondurması meşhur. Tatlı patates ile yapılıyor.

Japonya'da eşcinsel evlilik yasal olmasa da, Okinawa'nın vilayet başkenti Naha, LGBTQ haklarını savunmada ön sıralarda yer alıyor ve ülkede bir ortaklık sistemi olan aynı cinsiyetten çiftleri tanıyan ilk birkaç yargı alanından biriydi.

Okinawa, dünyada karate sporunun verilen önemi ile tanınıyor.

Okinawa müziğinde, Amerikan Rock ve Jazz kültürü ile Japon müziklerinin karışımını da duymak mümkün.

Okinawa adalarının çoğunda tropikal iklim görülüyor. Ocak ve Şubat aylarında bile 20°C olduğu için turistik seyahatler yapılıyor.