Ülkemizde, hayvan sevmeyen ve en çok da köpeğe düşman olan bir kesim, bulundukları mevki avantajıyla bir katliam yasası çıkartıp, güle eğlene buna imza attılar! Gülüp eğlendikleri fotoğraflar da sosyal medyada milyonlarca insan tarafından bin bir ah ile paylaşıldı. Hoş; fotoğraf çekmeseler de olurdu, nasıl olsa Yaradan da bunu gördü! Üstelik bunu yapanlar, çoluklu çocuklu bireyler! Yaradan’ın verdiği canı, egoya keder, keyfe keder bir imza ile yasallaştırıp can almanın, can aldırmanın, görevli-görevsiz, cahil insanlara, kötülükle beslenen kişilere katliam yolu açmanın sonuçları, artık bu dünyada mı, öbür dünyada mı, nerede, nasıl olur; bu, Yaradan’ın takdirine kalmış! Ben olsam çok korkardım! Bunun ilahi sillesi, ya bu dünyada ya öbür dünyada mutlaka olacaktır. İnsanımızı bilinçlendirebilmeyi umut ederek, şimdilerde Amerika’da yaşayan oyuncu Eylül Öztürk’ün paylaşımından alıntı yapıp, “Yurt dışında da hayvanlar uyutuluyor!” diyerek içlerindeki sevgisizliğin ve vahşet eyleminin ortaya çıkmaması için kılıf uyduran kötülere bir cevap niteliğinde bu yazıyı kaleme alıyorum:
Birincisi; her ne kadar yıl boyunca korkunç görüntülere şahit olduğumuz vahşetleri tüm dünya bilse de uyutulma kararı üzerine imzası atılan idam fermanının adı “uyutmak” değil! Bunun adı, katletmek! Bunun adı, Yaradan’ın verdiği bir canı, kendi çıkarları doğrultusunda vahşice almak! Ve ikincisi; o bahsedilen yurt dışındaki barınaklardan biri, bırakın hayvanları üst üste ufacık göz odalara hapsetmeyi, bırakın onları çöp poşetleri içerisinde çöpe atmayı; bu hayvanları, aynı odalarda bile tutmuyorlar! Hayvanların birbirleriyle temasları bile yok! Hepsi, kendilerine ait olan alandalar! Bu arada, bu ortamın klimalı olduğunu da hatırlatmak isterim! Bizdeki barınak adı altındaki yerlerde ise hayvanlar tutsak, aç, bakımsız ve acı içindeler! O kadar açlar ki birbirlerini yiyorlar! Bizdekiler barınak değil, ölüm kampı ayrıca! Üçüncüsü; yurt dışı dedikleri yerdeki bu barınaklardaki bütün hayvanlar, bizimkilerin “cins” diye tabir ettiği hayvanlar! Yani hiç sokak köpeği yok! Peki sebebi ne? Kontrollü üreme! Bilinçli hayvan sahiplenme! Mesela; örnek verilen bu yurt dışında, insanlar sevgililerine, sevgililer gününde oyuncak satın alır gibi köpek satın almıyorlar! Ya da çocuklarının şımarıklığını tatmin etmek için eve hayvan getirip, sonrasında da sıkılıp sokağa atmıyorlar! Bunun, bir sorumluluk gerektirdiğinin farkındalar ve bir hayvan sahiplenildiğinde, ortalama on ila on beş yıl boyunca onun sorumluluğunu almak gerektiğinin de farkındalar! Sürekli örnek verilen yurt dışı örnek alınacaksa, bu bilinç örnek alınarak başlansın!
Dördüncüsü; bu bahsedilen yurt dışında insanların, köpek mamasına, köpeğin aşılarına, özbakımına harcayacak kadar ceplerinde para var! Bizim toplum insanının cebinde, kendisine bakabilecek parası var mı mesela? Yurt dışı dedikleri yerde, insanların ve hayvanın bir arada yaşayabileceği konusunda, toplumca hepsi hemfikir! Yani bu, bir kültür olarak oturmuş vaziyette! Bu şekilde yurt dışı örnek gösterilirken, neden bu irdelenmiyor veya irdeleyenler, neden vatan haini ilan ediliyor; bu da sorulması gereken başka bir soru!
Ve beşincisi; yurt dışı dedikleri bu yerdeki hayvanlar, sahiplerine kısırlaştırılmış olarak teslim ediliyorlar! Bu hayvanları üreten belli başlı yerler var ve o yerlere yapılan çok ciddi denetlemeler ve yaptırımlar mevcut! Yine, insanların o örnek verdiği yurt dışında, sırf evde para kazanmak için hayvanları merdiven altı çiftleştirip satan kimseyi bulamazlar! Yurt dışının bu denetim mekanizması niçin örnek alınmıyor? Elbette, işe gelmeme meselesi!
Altıncısı; bu barınaklardaki hayvanların birçoğu yaşlı! Nedeni; sahiplerinin vefat etmiş olması. Yani her biri, nereden bakılsa beş on yıldır tek bir kişinin yanında! Hiçbiri öyle rastgele, şımarıklıkla alınmış ve sonradan sokağa atılmış hayvanlar değiller! Yurt dışı örnek alınacaksa, bu da örnek alınabilir! Ve yedincisi; belediyeler, üzerlerine düşen görevi fazla fazla yapıyorlar! Belediyenin bir barınağında, bırakın hayvanları çöp poşetlerine koyup atmak, klimasız ortamlarda yaşatan tek bir belediye dahi görülemez! Eğer ki biri şikâyet ederse, olur da bir şikâyet alırlarsa, çok ciddi yaptırımları var. Bir kere bu barınaklar, halk tarafından sürekli olarak ziyaret ediliyor ve denetleniyor. Yani bu karara imza atıp uygulayanların züğürt sığıntılıkları yurt dışını örnek almak ise, sorumluluk bilinci örnek alınsın! Ülkemizde denetleme zayıf! Belediyeler, üzerlerine düşen görevi ve sorumlulukları yerine getirmiyor! İnsanlar, bu masum ve günahsız hayvanları, heveslerini aldıktan sonra sokağa atıyorlar! Hayvanlar, kontrolsüzce üreyip çoğalıyorlar! Ve sonra gelinen son noktada çözüm olarak, bu hayvanlar katlediliyorlar! Bunun karşılığında da; “Ama yurt dışında da böyle!” deyip vicdan rahatlatıyorlar! Hayır efendim, yurt dışında böyle değil! Çünkü yurt dışında katliam gerçekleşmesin diye, hem halk hem devlet üzerine düşeni fazlasıyla yapıyor! Ve üstelik; yurt dışında katledilecek hayvanları da kurtaran bir sürü dernekler var! Yani herkes, üzerine düşeni fazla fazla yapıyor! Uzun lafın kısası; işinize geldiği noktada, yurt dışının kötü yanlarını alıp, işinize gelmediğinde ise kulağınızın üstüne ya-ta-maz-sı-nız! Kötülüğünüze kılıf bu-la-maz-sı-nız! Ve asıl tartışılması gereken nokta, sokak hayvanlarından ziyade içimizdeki o kötülük olmalı! Çünkü o kötülük, yeri geldiğinde insan veya hayvan ayırt etmiyor! Bu sebeple insanları biraz daha düşünmeye sevk ediyorum! Gebze, Mamak, Konya, Kırıkkale, Denizli, Şarkikaraağaç ve sayısız yerde barınak adı altındaki çöplüklerin ve ülkedeki daha nice sayısız belediyenin vahşet görüntülerini şiddetle, esefle kınıyorum! Bu bir soykırımdır! Bilinsin ki Yaradan, tüm bunları gördü! Her can, Yaradan’ın bizlere bir emanetidir! O emanetin yaşam hakkını elinden alanın, Yaradan katında yeri sizce nedir, neresidir; haydi takkeler öne! Bu masum canlara “haram” diyen kör cahil bir zihniyet var! Bu güzelim ülkeyi cehalete ve kötülere bırakmamak için elimizden geleni yapmak hem insanlık hem vatandaşlık görevimizdir. Aziz Nesin’in bir sözüyle bitirmek istiyorum: “Türkiye hasta! Ahlâken hasta, düşünce olarak hasta, eylem olarak hasta! Gerçekten hasta!” Rahmetli “hasta” demiş ama ben “kötü” diye değiştiriyorum! “Türkiye kötü! Ahlâken kötü, düşünce olarak kötü, eylem olarak kötü! Gerçekten kötü!”