Dilan Çıtak! Türkiye’nin Tina Turner’ı o...

Magazin dünyasında hararetli gündem, İbrahim Tatlıses ve Dilan Çıtak arasındaki gerginlik!

Ailevi bir mesele!

Dışarıdan bakıyorum…

Ana-baba hakkı hep ön planda konuşulur ancak ben evlât hakkını da çok savunurum.

Gerginliğin içeriğinde İdo Tatlıses’in da adı geçiyor. Geçince, benim düşüncem başka yöne kayıyor. İdo, şanslı doğmuş bir çocuk. Şanslı da büyüdü. Onun en büyük şansı, İbrahim Tatlıses ve Derya Tuna gibi iki ünlü ismin çocuğu olmak. Ve İdo, tüm diğer kardeşler göz önüne alındığında, babasının dibinde büyüdü. O, hep yanındaydı.

Babadan yana en şanslı çocuk bence oydu! Dolayısıyla da en çok göz önünde olan da o idi. Ta ki Dilan Çıtak ortaya çıkana kadar! Dilan, çok sonra ortaya çıkan, biyolojik babasının yanında büyümemiş, onu evlât sayıp bağrına basan kalbiyolojik bir babanın kucağına doğmuş bir kız çocuğu. “Denizin dibindeki inci tanemsin…” diye severmiş kızını

Cem Çıtak! Benim en çok duygulandığım bu oldu açıkçası. Ve Dilan’ın, onu büyütene sevgisi, saygısı, vefası, özlemi sonsuz. Onu esas babası sayması çok doğal. O büyütmüş onu, ötesi var mı? Hem de büyük bir sevgiyle!

Sonradan ortaya çıksa da İbrahim Tatlıses de Dilan’ı kızı olarak kabul etti; bu da doğru! Ama o süreç nasıldı, nasıl gelişti; biz ancak dışarıdan bildiğimiz kadarıylayız. Dilan neredeyse otuz beş yaşında. İbrahim Tatlıses’in kızı olduğu mevzusu 2013’te ortaya çıktı. Yani bundan on bir yıl evvel. Öncesindeki ve sonrasındaki sürecin tüm detayını, tüm gerçeğini bir tek Dilan’ın yüreği bilir, içi bilir, tüm ruhu, tüm benliği bilir. Onun adına kimse bu sürecin esas duygusunu bilemez!

Mademki magazin gündeminde İdo’nun da adı geçti, bu bağlamda kendi düşüncemi beyan etmek istiyorum. Dedim ya; İdo, şanslı doğdu. İbrahim Tatlıses ve Derya Tuna’nın çocukları olmak onun ilk şansıydı. Ve şaşaa içinde büyüdü. Alkışlarla büyüdü. Direkt olarak şanın, şöhretin içine doğdu ve içinde büyüdü. Zengin büyüdü. İbrahim Tatlıses’in oğlu olarak büyüdü. İdo olduğu için değil, en çok İbrahim Tatlıses’in çocuğu olduğu için herkes tarafından tanınıp ilgi gördü. Büyüdükçe de onun da ünlü bir şarkıcı olmak istemesi çok normaldi. Ve kapılar ona kafadan açıktı. Sesi olsun-olmasın, şansı vardı, tekli de yapardı, klip de çekerdi. Yaptı da! Şanslıydı çünkü!

Ya Dilan? Şu anda iki öz evlâdı üzerine konuşulduğu üzere diğerlerinde babadan gelme bir genetik ses kapasitesi ve müzik yeteneği var mı bilmiyorum! Ancak görünen köye göre konuşmak gerekirse Allah, Dilan’a ünlü bir babanın yanında büyümeyi değil ama ünlü babanın ses genetiğini verme şansını sunmuş! Müthiş bir ses! Müthiş bir yorumcu! Bir kadın bu kadar mı güzel yakışır sahneye! Bu kadar mı güzel doldurur sahneyi! Türkiye’nin Tina Turner’ı o! Bangır bangır sesi var ve ne tekli ne albüm yapmak için ne de klip çekmek için İbrahim Tatlıses’in kızı olmasına ihtiyacı var! Allah vergisi, babadan bir gen ki o biçim! Ben, İdo için kötü demiyorum ama gerçek şu ki sıradan ve vasat bir ses. Ben gibi, X bir başka solist gibi, piyasada iş yapan birçoğu gibi. Ama gelin görün ki gırtlak da ciğer de yorum da Dilan’da! Umarım kardeşler arasındaki “asıl” mesele bu değildir! Olmamalı da! Allah birine onu vermişse, diğerine de bunu; yetinip oturmalı derim! Keşke ses ve gırtlak estetiği de mümkün olsaydı! İlk yaptıranlardan olurdum, kesin! Mesela sokaktaki sıradan biri olarak ben:

A-) Ünlü birinin çok şanslı büyümüş bir çocuğu olmuş olmayı mı kıskanırdım?

B-) Gürül gürül bir sesle, o müzik donanıma sahip olup, sahnede ışıldamayı mı kıskanırdım?

Cevap, tabii ki B şıkkı! Şu halimle bile ta uzaklardan Dilan’ın sesi, yorumu, yeteneği ve hatta o saçları neden bende yok diye kıskanıyorum!

Dilan Çıtak, evrensel bir sanatçı olmayı hak ediyor! Aslında doğuştan evrensel bir sanatçı o! Uluslararası düzeyde bir kapasiteye sahip! Sesi, yabancı dilde şarkı söylemeye de ayrıca müsait! Sahnesiyle, sesiyle, görüntüsüyle dünya starı olacak kapasitede! Ki, şu anda Amerika’da böyle bir boşluk var! Menajerinin bu konuyu düşünmesi gerek derim!