Aile içi şiddet bir aile meselesi değil, toplumsal bir suçtur!

09 Ağu 2019 - 10:13 YAYINLANMA

Bir Leyla Edinç sözü... Aile meselesi sayılıp ve de saydırılıp normal kabul edilen ve de ettirilmeye çalışılan şiddet mağdurlarının ruhlarında müebbet yara, hasar, dram olarak kapanmaz derin iz bırakan toplumsal bu şiddetin suçluları ne yazık ki uluorta serbest biçimde her gün hayatımızın her yerinde; evlerde, okullarda, iş yerlerinde, akla gelebilecek her bir yerde. Ve bu şiddeti uygulayan bireyler, sanki zihinleri vahşet dürtüleriyle zerre donanmamışçasına, hiç kanlı değilmişçesine toplumun içinde ahkâm keser durur, insanlık adı altında öğütler atarlar, tutarlar ve de sallarlar! Peşi sıra bir de William Shakespeare sözü nasıl gelmesin! Ne demiş Shakespeare:

“Konuşma! Örnek ol!”

Nüansı “cuk” bu sözün sahibi olarak Shakespeare de sözü sırf sarf etmiş olmak için mi konuştu yoksa davranışıyla örnek olup da mı konuştu? Bir rahmetli ile teşvik-i mesaisi olanlar bunu ancak bilir, bir kendi, bir de Allah! Öyle veya böyle, sayısız kişiye rehber olacak bu sözler çok değerli. Hem de çok! Bu değeri bilmek de sözü pamuklar içinde saklamakla olmaz! Kıymetli beyinler tarafından söylenip de günümüze kadar dilden dile paylaşılarak hafızalara yayılan tüm bu sözler akıllarda kalıplaşmış birer söz olarak tutulmak yerine yaşam içerisinde derin manasını uygulamalı yaşatarak “insan” gibi davranınca doğru hareket edilmiş olunur! Uygulanmadığı sürece verilmiş fetva haliyle öylece kalakalır. Bu değerli zihinlerin sözleri turistik bir gezi alanı rehberi değil, doğru yaşam rehberidir. Günümüzde “yaşam koçu” diye ad bulmuş mesleğin anasıdır, babasıdır öylesine sarf edilmemiş böylesine kıymetli bu sözler!

Sayın Edinç’in sözünün altını kalın kalın çizmek lazım. Kesinlikle ve kesinlikle aile içi şiddet bir aile meselesi değil, toplumsal bir suçtur! Maalesef ki bu suçla büyüyen, hayata hazırlanan nice sayısız insan var.

“Bu suçla büyüdüm!” diyebilecek birçok kişi olduğu şüphe götürmez.

Acı.

Ancak gerçek!

Peki bunun bir suç olduğunu anlayan, anlatan, algılayan, bu suça maruz olup sonra aynı suçun zanlısı olmadan ehli, insani yoluna devam eden, edebilen kaç kişi? Şiddet, bir zincir olmamalı! Bu vahşetin bir sonraki canisi olunmamalı. Maruz bırakana benzememeli.

Mağdurun, beyninde olduğu gibi ruhunun da bir algısı var. Bu algı doğrultusunda yarasını saramayan, acısını tedavi edemeyen ruhun beden sahiplerinin kimilerinin tepkisi toplumdan izole şekilde yaşamak, kimilerinin de ya gelenekselleştirerek ya intikam duygusuyla ya da “döngü bu” diyerek gördüğünü normal kabul ederek yaşamak! İki biçim de hastalıktır. Ruhtaki hastalıktır. Daha da tehlikeli ötesi, belki de canileşmektir!

Soru:

“Bir psikolog kategori kategori ruhu yara bere içindeki bu hastaları ele aldı mı ne yapar?”

Yanıt:

“Çocukluklarına iner!”

Kişilerin ruhundaki problemleri anlamak ve çözmek için çocukluğa inmek lazımdır. Herkesin de bildiği bir detaydır bu. Ancak..!Çocukluğa inmeyi başaran psikolog, sonrasında gençliğe, yetişkinliğe, yaralara ve yalnız bırakılışlara da doğru çıkmalı ama.

Çocukluğunda ve ergenliğinde ailesi tarafından şiddet mağduru olanların anıları şiddet ve sövgü ile dolup taşar. Beyin, vücudu yöneten organ olarak görev yapsa da, asıl beyni yöneten ruhtur. Ruh grip olmuşsa, ruhun burnu akıyorsa, ruhun ateşi kırk dereceyi geçmişse, ruh sızlıyorsa, ruh acıyorsa, ruh kanıyorsa sakin duramaz emanet bedende! İçinde olduğu bedenin kafatasındaki beyine öyle silleli komutlar verir ki, darmadağın eder ya kendini ya incitenleri. Akıl delirirse tehlikeli değil de, esas ruh delirirse, işte o fena! Can asıl bedende değil, ruhtadır. Canı değil, ruhu yakmamak esas mühim!

Canı yanan ağlar, ruhu yanan dağlar!

Hassastır ruh! Sevgiyle beslenmelidir. Sevgisiz ruh yıkıktır, virandır. Dolayısıyla ya suskun kalarak kendi sessizliğine gömülür ya da çığlık kıyamet feryat ederek hayata patlar, hayatı patlatır! Bu konuya noktayı ise FyodorMihayloviçDostoyevski’nin sözü koyar!

“Sevgi her zaman karşılık görür. Kin de!”

Çocuklarınızı çok sevin!

Güvenerek, hissettirerek...

Göstererek...

Yüreğinizle, elinizle...

Gözünüzle, sözünüzle...

Ve tüm özünüzle sevin onları!

YORUMLAR

Maksimum karakter sayısına ulaştınız.

Kalan karakter: