Ümit Baykara ile türküler üzerine röportaj!
Efendim röportajın içinde de göreceksiniz Ümit Baykara’yı 2011 yılından beri bilirim. Bilir, sever, takip ederim. Canlı yayınlarımızdan kalan hoş sohbetimizi, beyefendi kişiliğini, olgun ve bilge tavrını hep hatırlarım. Türk halk müziği için altın değerinde bir maden o... Vallahi abartmıyorum, okuyunca hissedeceksiniz zaten... Bakın röportaja da onun harika bir cümlesiyle başlıyorum. Gerisini siz düşünün. Buyurunuz...
“SİZ AŞK DİYORSUNUZ BEN KENDİNDEN VAZGEÇMEK DİYORUM”
Ümit seni tanıyabilir miyiz?
İstanbul'da 1990 yılının Haziran ayında serüvenim başladı. Sıcak bir aile ortamında yetiştirildim diyebilirim. Evin tek çocuğu olmama rağmen çocukluğumun neredeyse tümü kuzenlerimle beraber geçmiştir. Ancak yalnızlık hep istediğim şey. Çünkü hayatım boyunca yalnızlıktan büyük keyif almışımdır. Bunun en önemli sebebi zamanın çok hızlı geçtiğine inanmam. Sessizlik ve sakinlik sanırım bana iyi geliyor ve üretken olmamı sağlıyor. Hayvanları çok severim. Burada tür ya da cins ayırmıyorum. Bu sevgide istisnam yoktur. Birçok arkadaşım oldu. Burada köpekten tutun kaplumbağaya... Çok keyifli zamanlar geçiriyorum ve bana iyi geliyor. Yemek konusuna gelince, yemek için yaşıyorum diyebilirim. Bu konuda çok hassas ve seçiciyimdir. Yöresel yemekler favorim. Burada folklorü tabii ki gözeterek söylüyorum. Yemek geleneğinde çok özel bir yerdeyiz millet olarak. Günlük yaşamda bile arkadaş çevremizde herkes daha iyi yemek yaptığını iddia ediyor. Siz aşk diyorsunuz ben kendinden vazgeçmek diyorum. Hayatta ki en güzel duygu… İnsanlar hayatlarında bir kaç kez kendilerinden vazgeçerler. Bende kendimden vazgeçmiş durumdayım. Varlığını sevdiği bir varlığa armağan edenlere ne mutlu. Gerçek manaya ulaşmanın en güzel yöntemi bu…
Müziğe nasıl başladın? Çocukluğuna dair en bariz sahne nedir aklında kalan müzik ile alakalı?
Müzik yolculuğum henüz 10 yaşımdayken başladı. İlkokul sıralarında şarkı, türkü söyleyen çocuklardandım. O yaşlarda üzerime yüklenen bir misyona dönüştü. 23 Nisan sahnelerine kadar yükseldim. Henüz o yıllardayken müzisyen olmaya karar verdim ve bunu hiçbir şeyin değiştiremeyeceğine inandım. Hayatımın kırılma anını 10 yaşımda yaşadığım için kendimi şanslı hissediyorum. Bağlamaya da bu yaşta başladım. Burada en önemli nokta şu; her ne kadar alanım halk müziği olsa da, o yıllarda benim için en güzel figür Barış Manço olmuştur. Çocukluğum onu dinleyerek geçti. Tabii ki sözlerindeki derin manayı şimdi çok daha iyi anlıyorum.
Senin enstrümanın bağlama... Neden bağlamayı seçtin? Ve bağlama senin için neyi ifade ediyor? Ve burada eğitim hayatından da bahsetmeni rica edeceğim, konservatuvar ve sonrası…
İnsan doğasının çok sevdiğim bir yanı vardır. Kendisine dayatılan değil merak ettiği şeyleri öğrenir. Bende en çok bağlamayı merak ettim. Bana her zaman geleneksel ancak çağdaş bir çalgı olarak gelmiştir. Bunu da çok çeşitli çalışmalarda görebiliyoruz. Çocukluk yıllarımdan itibaren bağlama ile ilgili bilgilerimi ileri seviyeye taşımaya çalıştım. Bunun da o zamanlar en doğru yöntemi olarak gelen konservatuvar eğitimi olduğunu düşündüm. Bundan dolayı konservatuvara gittim. Dereceyle lisans eğitimimi tamamladıktan sonra yüksek lisansımı yine Türk müziği alanında yaptım. Ancak konservatuvarda öğrendiğim bu konudaki en önemli şey, enstrüman çalan insanlara çok fazla katkısı olmadığıdır. Orada daha çok çalgıya dair kendi gelişiminizi nasıl sağlayabileceğiniz ön plana çıkıyor. Herkesin özel olarak yapmış olduğu çalışmalarla kendisini geliştirebileceğini söyleyebilirim.
Eğitim hayatımda elde ettiğim kazanımları insanlara aktarmaya çalıştım hep. Kültürümüzün aktarılması gerektiğini düşünüyorum ve bunu çok önemsiyorum. Bu alanda çok çalışmalarım oldu. Sanırım 10 yıldan beri dersler veriyorum. Özel kurslar, devlet kurumları, üniversite... Binlerce öğrenciyle çalıştım. Her birine bir şeyler öğretmeye çalışırken tabi ki bende çok şeyler öğrendim. Çok güzel kazanımlarım oldu diyebilirim.
Bu zamana kadar büyük isimlerle çalıştın mı? Kimlerle ne anıların var anlatır mısın? Örnek aldığın sana idol olmuş isimler vermen mümkün mü?
Sanat hayatımda birçok usta isimle çalışmalar yaptım. Çok kıymetli hocalarım oldu. Bunların başında tabii ki Türk halk müziğinde ekol olan Yücel Paşmakçı hocam gelir. Kendisinden kültürel müziğimizin alfabesini öğrendim diyebilir. Alfabesi diyorum özellikle çünkü geleneği okumak insanın kendisine kalmış. Ben sadece o ekolü taşıyorum diyebilirim. Hakkını vermek kolay değil. Bunun dışında yine çok kıymetli bağlama ustaları olan Mehmet Erenler ve Çetin Akdeniz'le çalışmalar yaptım. İkisi çok farklı ekoller. Çok büyük saygı duyduğum iki ustadır. Kendilerinden çok değerli kazanımlar elde ettiğimi düşünüyorum. Konservatuvar yıllarında müziğe önemli bir bakış açısı kazandığım bir başka isim ise Mutlu Torun'dur. Kendisinin ilgiyle takip ettiğim çalışmaları ve tavrı var. Müziğin büyük fotoğrafı olduğunu ve ona nasıl bakmam gerektiğini bana öğretmiştir. Son olarak bahsetmek istediğim bir diğer hocam Türk halk müziği alanında geliştirdiği eğitim yöntemleriyle çok önemli bir yerde olan Müslüm Akdemir'dir. Üzerimde emeği en fazla olan insanlardan birisidir. Kendisinden konservatuvar yıllarımda ve sonrasında çok kazanımlarım oldu. Ayrıca yüksek lisans çalışmamda tez konusuna beraber hazırlanmıştık. O dönemler hep anılarımda canlılığını koruyacak.
“EN ÖNEMLİ ŞEY İNSANIN NE YAPMAMASI GEREKTİĞİNİ BİLMESİDİR”
Seni 2011 yılında benim televizyonculuk yaptığım dönemden, bir başka yayın için orkestra yönetiminden hatırlıyorum. Hepimiz daha gençtik elbette o yaşlarda ne güzel deneyimler değil mi? Ne kattı bu TV yayınları sana?
Evet, orada tanıştık. Çok güzel şarkı okuyordun. Çeşitli radyo ve televizyon deneyimlerim oldu. O dönem konservatuvarda öğrenciydim. Çok güzel deneyimlerdi. Ancak zorlu bir süreçti. Özellikle bahsettiğin TV programı bir canlı yayındı. Gençlik ve kendimize olan aşırı güvenimizden prova bile yapmıyorduk. Şimdi bakınca hiç profesyonelce gelmiyor tabii ki. Ancak her şeye rağmen çok şey öğrendik. Hem müziğe hem de hayata dair. En önemli şey insanın ne yapmaması gerektiğidir. Bizde onu çok güzel öğrendik.
Bağlama deyince akla “Türkü” gelir... Türküler sana ne ifade ediyor? Ve bizlere de tavsiye olarak kimleri dinlersin mesela?
Bu belki biraz klişe olacak ama türküler gerçekten de yaşanmışlığı ifade ediyor. İnsan hayatı her dönem aslında aynı… 100 yıl önce yakılmış bir türküde kendinizi bulabiliyorsunuz. Bu da aslında türküleri kıymetli yapan en önemli şey… Ben hep eski kayıtları dinlemekten keyif alıyorum. Günümüzde yapılan çalışmalar bana hitap etmiyor. En önemli ustalar olarak gördüğüm isimleri dinlemekten keyif alıyorum. Bunların başında Muharrem Ertaş, Neşet Ertaş, Hacı Taşan, Çekiç Ali, Aşık Veysel ve günümüzde hala en önemli Türk halk müziği temsilcisi olan Musa Eroğlu gibi ustaları sayabilirim... Çok büyük ve güzel ustalar. Bunların dışında günümüzde yine değerli ustalar var ancak kayıt şartları doğal gelmiyorlar bana. Bilgisayar ortamında yapılan müzikleri sevmiyorum. Ancak popüler kültür biraz buna itiyor önemli ustaları. Bu konuda da büyük saygı duyuyorum.
“İNSANLARA DOKUNMAK İSTİYORSANIZ, TÜRKÜLER HER DÖNEM VARLIĞINI SÜRDÜRÜR”
Türkiye’de Türk halk müziği ne durumda? Senin bu konuda ki görüşün nedir? Türküler ölür mü sence?
Bana sürekli sorulan bir soru var, "beste yapıyor musunuz?" Türkülerde her duygu ve her durumun karşılığı olan bir eser muhakkak var. Kaldı ki benim bilmediklerim bile var. 20 yıllık süregelen sanat hayatıma rağmen hala ilk defa duyduğum türkülere rastlıyorum. Bu beni çok mutlu ediyor. Halk kültürümüzün ne kadar zengin olduğunu biraz daha anlıyorum. Buda müzik kültürümüzü canlı tutuyor. Türküler çok güçlü araçtır insanlara ulaşmak için. Doğal yapıları bunu sağlıyor. Bundan dolayı nerede popüler olan bir pop, rock ya da klasik Türk müziği icra eden bir sanatçı görürseniz, yolu kesinlikle türkülerden geçmiştir ve geçer. Bu kesin bir gerçek. Ayrıca Türk halk müziğinde arkadan gelen çok yetenekli bir nesil var. Kendi kuşağımda da çok yetenekli icracılar var. Dolayısıyla türküler her dönem varlığını sürdürür diye düşünüyorum. İnsanlara dokunmak istiyorsanız tabii ki...
Peki yeni düzenlemelere ne diyorsun? Türkü cover’larına... Yakışıyor mu sence? Ve olmalı mı? Mesela sanat müziğine yakışmıyor...
İnanın "cover" kelimesinin ne anlama geldiğini dahi bilmiyorum. Burada eğer türküleri başka bir kimlikle sunmaktan bahsediyorsak eğer, bunları yapan insanların üretme yeteneklerinin zayıf olduğunu söyleyebiliriz. Bunu kesinlikle yermek için söylemiyorum tabii ki. Ancak buradan türkülerin yapısını bozmadan farklı enstrümanlarla icra etmelerini çıkartacak olursak, bu güzel bir deneyim olabilir. Zaman ve dünya değişiyor. Ben her ne kadar günümüz kayıtlarını dahi dinlemeyi tercih etmesem de, insanların tercihlerine saygı duyuyorum. Ancak ben dinlemeyi tercih etmem.
Seni epeyidir sosyal medya göremiyorduk. Sonra birden aktif oldun ve sanırım YouTube’a videolar atmaya başladın. Bunun özel bir sebebi var mı? Nedir seni idealist bir çizgiden çıkaran?
Sosyal medyayı uzun süredir kullanmıyordum evet. Hiç gerek duymadım bile diyebilirim. Aslında geri dönmemin sebebi sanat hayatıma dair verdiğim önemli kararlardır. Geçtiğimiz süreçte sadece gözlem yaptım ve kendi projelerimi geliştirdim. Artık zamanın, rolümü oynamam gerektiği kısmına geldiğime inanıyorum. Bu projelerime de yavaş yavaş giriş yapmaya başladım. Kendime ait küçük bir sahnem var. Buradan insanlara YouTube aracılığı ile ulaşmaya çalışıyorum. Buradaki mesele aslında idealist çizgiden çıkmak değil, tam olarak o çizginin vermiş olduğu misyonu üstlenmektir. Ben de bu misyonun hakkını vermeye çalışıyorum diyebilirim. İnsanlar destek oldukça da bu girişimimi ilerletmeye kararlıyım. Burada hiç bir çıkar gözetmeden sadece içimden gelenleri yapıyorum. Bu da beni mutlu ediyor.
“ASLA HAYALLERİNİZDEN VAZGEÇMEYİN, SAKIN DURMAYIN”
Bence müzik adına bir otoritesin. Ve bu pozisyonunla müzik ile ilgilenen insanlara önerilerin var mı? Tavsiye ve genel görüşlerini de alabiliriz. Projelerin var mı yakın zamanda, seni nerede görebiliriz. Ve son sözlerini tabii…
Estağfurullah bu şuan için çok iddialı bir tanım. Hayatımın bir döneminde bu tanımı umarım hak ederim. Ancak zaman içerisindeki deneyimlerimden elde ettiğim çıkarımlarla müzikle ilgilenen insanlara şunları tavsiye ederim, müzik önce kendiniz için yapmanız gereken bir şey. Asla hayallerinizden vazgeçmeyin. Doğru bildiğiniz şeyleri uygulayın. En önemlisi sakın durmayın. Durduğunuz an şunu hatırlayın, şuan hayallerinin peşinden koşan insanlar var. Onlardan biri olmaya çalışın. Onlardan biri olabilirsek başarıya elbet ulaşırız. Yakın zamanda önemli bir projem var. "Ghetto Production Turkey" etiketiyle sırasıyla tekli çalışmalar yayınlayacağım. Uzun zamandır üzerine emek verdiğim çalışmalar. Tabii ki kaliteli iş yapmak öngördüğünüzden daha da uzun sürebiliyor. Çok önemli insanlarla çalışıyor olmamın verdiği bir güçte var diyebilirim. Bundan dolayı uzun zamandır istediğim bu projeyi hayata geçirmek heyecan verici olacak. Sanırım yayınlandığı zaman tüm müzik platformlarından ulaşabilirsiniz. Son olarak tüm dünyayı etkisi altına alan salgın hastalıktan, güzel ülkemizin en az hasarla çıkmasını diliyorum. Herkesin dikkatli davranması ve önlemlerini alması çok önemli… Kendimizi ve sevdiklerimizi tehlikeye atmamalıyız. Çalışmak zorunda olan tüm insanlarımıza da kolaylıklar diliyorum. Birlik ve beraberliğimizi muhafaza ettiğimiz sürece bu beladan da en kısa zamanda kurtulacağımıza inanıyorum.
Çok teşekkür ediyorum sevgili Ümit, seni tanımaya ve tanıtmaya çalışırken bize ne güzel dersler de verdin. Her özel arkadaşım gibi seninle yaptığım bu söyleşiden de büyük keyif aldım. Teklifimi geri çevirmeyip kabul ettiğin için çok teşekkür ederim. Nice güzel projelerde seni gururla görmek isterim.
Sevgiler...