Çakan Çakana...
Amerikan Parlamentosunda yaşanan rezaletin görüntülerini canlı yayında hep beraber izledik.
Âdettendir, medyada bilindik klişedir; her görüntünün ardında başka gerçekler yatar.
O güruhu, yani Trump'ın gaza getirdiği o taraftarları oraya toplayan sosyal medya organizasyonuydu. Bunu akılda tutalım.
Günlerce Facebook'ta iletişim kuruldu; organizasyonlar hazırlandı. Başkan Trump tweet üstüne tweet patlattı.
Gelinen sonuç: Amerika için yüz karası, Muz Cumhuriyeti halleri...
Peki, ertesi gün ne oldu?
Önce Twitter sonra da Facebook Trump'a birer tokat çaktı.
Başkan Trump, tweet atmaktan ve Facebook kullanımından men edildi.
Dahası, Türkiye'de fazla tanınmayan başka bir dijital ticaret platformu Shopify, Trump ve şirketlerinin ticari işlem görmesini engelledi.
Kovid'li günlerde bağışıklık kazanmak için narenciyeyi sofralardan eksik etmiyoruz; ama Trump'a sosyal medya oligarklarının reva gördükleri tutum, Amerikan demokrasisi için tam bir 'Portakal orda kal' durumu oluşturdu.
Dünyanın en eski anayasası Amerikan Anayasası'dır. Başka anayasalar gibi 'Kışla Talimatnamesi'ne benzemez.
Asırların sınavından geçmiş Amerikan Anayasası'nın ruhu, lafzı, itici gücü, kısacası sebebi mevcudiyeti, tek bir maddeye indirgenebilir.
Nedir o madde?
İfade özgürlüğü!
Çıplak ayaklı, alnının ortasında kırmızı noktayla binlerce müritten milyonlarca dolar para toplayan Hintli guru da, din tacirliği yaparak holdingleşen sümüklü vaiz de, Amerika'da aynı anayasa maddesiyle hukuki koruma altındadır: İfade özgürlüğü!
İşin daha derin boyutu da var.
Teksas'ta yıllar önce göstericiler Amerikan Bayrağını yakmışlardı. Teksas'ta mahkemenin verdiği cezayı Washington'da Anayasa Mahkemesi (Supreme Court) bozdu.
Bozma nedeni: İfade özgürlüğünün kısıtlanması. İşte böyle bir demokratik iklim burası…
Trump'a "Anti demokratik, tiran, diktatör" diyorlar.
Tamam! Olabilir.
Alışılagelmiş başkanlara benzemiyor.
Fakat Başkan Trump'ın ifade özgürlüğünü kısıtlamak ne oluyor o zaman?
OLAY SADECE TRUMP DEĞİL
Hepimizde bağımlılık gelişti. Her zaman, her yerde, elde akıllı telefon sosyal medyaya bağlıyız. Yaz, çiz, al, sat, at gitsin, salla gitsin...
'Sosyal medya sayesinde demokrasi sokağa indi' derken, gördük ki başka bir boyut da işin içinde.
İncelemeden, mantık süzgecinden geçirmeden, tıklamanın dayanılmaz hafifliğine kapılarak yapılan paylaşımlar ardında kim bilir nerelere gidiyor. Paylaşımın nereye gideceği aklımıza bile gelmiyor. Üstelik taşı atmak ferahlatıcı özellikle nereye gittiğini bilmiyorsak.
Sosyal medyada yalnız ve tek kişiler var ama aynı zamanda internetin dijital koridorlarında troll orduları da pusuda. Kişiler kendilerini ifade etmek arzusuyla yanıp tutuşurken, troll orduları ellerini ovuşturuyor.
O troller belli bir gücün hatta ve hatta belli bir devletin dijital psikolojik savaş neferleri, sosyal medyada sistematik kampanyaların uygulayıcıları...
Bizler farkında olmadan, bize her hangi maliyeti olmayan paylaşımları yaparken, belki de "Kullanılabilir salaklar" ordusunda asker oluyoruz.
Kısacası, sosyal medya ve dijital platformların geldiği nokta: Zülfikar!
İki taraflı kesen kılıç...
Ve bu sorun sadece Amerika'nın ve Trump'ın sorunu değil.
KONU KÜRESEL
17 Kasım'daki analizimde şöyle yazdım: 'İlk İşaret Fişeği Çin'den'
O zaman Çin'de ne olmuştu?
Dünyanın en büyük ticaret platformu Alibaba'nın kurucusu Jack Ma, Çin yetkililerine meydan okumuştu.
Yetkililer Ma'ya 'Sen merkeze bir gel bakalım' dediler, önce yeni halka açılacak hisseleri iptal ettiler, yani $37 milyar dolaylı cezayı çaktılar. Akabinde, yaşananlar yatırımcıları ürküttü, o tarihte $320 dolar olan Ali Baba hisseleri bugün $220. Yani bizim Jack bir $100 milyar da öyle kaybetti.
Bu noktada izninizle bir parantez açmak isterim.
Şimdilerde dijital platformlar sayesinde lise öğrencileri de borsa oyuncusu oldu ya. 17 Kasım'da Ali Baba hisselerini (Sembol BABA) açığa satıp bugün geri alsaydınız hiç para koymadan dolar bazında yüzde 30 kazanmıştınız. Bu da sosyal medyanın fırsatçı boyutu oluyor.
Hadi diyelim orası Çin.
Ne ki Komünist Parti yönetilen bir ülke…
Peki ya Amerika?
Burada durum farklı mı? Hayır!
Seçilmişler, yani senatörler araştırma komisyonlarını çoktan kurdular bile.
Amazon'un sahibi Bezos, Facebook'un sahibi Zuckerberg, Google'cılar, Twitter’cılar hepsi inceleme komisyonuna gelecek.
Dijital devrimin dolar milyarderi devrimcileri 'paşa paşa' ifade verecek. Sonuçta bu şirketlerin parçalanması söz konusu olacak. En azından denetim, onay, yaptırımlar, vergilendirme devreye girecek.
Sizin anlayacağınız, çakılacak tokadın şiddetini bizim devrimci milyarderlerin komisyon üyesi senatörlere kaç para siyasi bağış yaptığını belirleyecek.
GARP-ŞARK FARK ETMİYOR
Şöyle biraz geriye gidelim...
Suud'da Veliaht Prens Salman iktidara geldi.
Citibank'ın en büyük hissedarı Prens Al-Türki dahil bütün zenginleri bir otelde gözaltına aldı. Mega zenginleri milyarlarca dolar söğüşledi ve kendilerine ifade özgürlüklerinin sınırını hatırlattı.
Çin'de Ali Baba haramilerle $137 milyarlık bir öğlen yemeği yedi.
Suud'da mega milyarderlerin dibek kahvesini kaça içtikleri mahrem.
Şimdi sıra ABD'de internet çağının altın çocuklarına geldi. Bakalım onlara kaç paralık bilet kesilecek.
Değerli okur, anlayacağınız, efsane romancı Remarque'nin yazdığı gibi sadece garp cephesinde değil, şark cephesinde de yeni bir şey yok.