Hayata hep üç noktalar koyacaksın...
Bazen kaçıp gitmek istersin...
Gizlice...
Kimselere görünmeden...
Kötü enerjiler yormuştur bedenini, kirlenmiştir ruhun insansıların insafsızlıklarından...
Sen o kadar gerçeksindir ki örtüşmez bir türlü kafanda kurduğun dünyayla içinde bulunduğun sahte dünya!
Mutluluk ararsın hep...
Senin için mutluluk her yerde her şeydedir de içindeki Pollyanna’yı bile öldürme yarışına girer insansı insafsızlar!
Düşünsene yaşamak için tek bir şansın var...
Bu beden bir daha asla geri gelmeyecek!
Yok olup gideceksin, çürüyecek, toprağa karışacaksın!
Ve sen bunun bilincindeyken, algıların bu kadar açık ve duyarlıyken sen, birileri senin yerine konuşacak, ahkam kesecek , insanlık öğretmeye kalkacak...
Ve sen bileceksin aslında olan biteni, tüm bu kokuşmuşluğu, çökmüş olan sistemi, insanlığın hala evrimini tamamlamadığını...
Tüm bu duygulardan yola çıkarak iyice karamsarlaşacaksın, umudunu yitirtecekler sana...
Belki de dibe vuracaksın!
Hah işte tam da bu noktada dibe vurmanın aslında tekrar şahlanmak için iyi geldiğini göreceksin. İçindeki gücü keşfedeceksin. O kaçışlar iyi gelecek sana.
Kendini yeniden bulacaksın çünkü!
Düşünen ve sorgulayan insan mutsuz insandır unutma. Ama evrensel ve kalıcı mutluluklar için mutsuz insan olmak güzeldir. Derin düşününce anlayacaksın ne demek istendiğini.
Beynini zorla!
Ve hayat sana son noktayı koyana dek sen hayata hep üç noktalar koyacaksın inadına inatla...